Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Duraktan Durağa Düşünüşler ve Düşüşler

Bir otobüs durağı olmak Çok binilen ya da az inilen Dur lambasına basılan, Şoförün dikkatsizliğinden kaçan, Es geçilen bir durak olabilmek... Ne fark eder Serde bir durak olmak varsa İçeriden dışarıyı izlerken zihnine üşüşür gördüklerin ve bir yerlere götürülen arı kovanları, sırtında sepetle sabahın köründe yük taşıyan bir kadın, ve balık mevsimine hazırlanan cilalanmamış bir takanın çıplak ahşap bedeni , balkon korkuluklarından sarkıtılan rengarenk seccadeler - tek tip olanların namaz kıldığı- Kokusunu takınmış güller, Bir balkondan bakan lakin şehre hiç ait olmayan bir yaşlı teyze, Kent ortasına terk edilmiş, kasası sökülmüş bir kamyon ve üzerinde bitmiş bitkiler -Can çekişiyor o demir kütle haliyle- Camın ardındaki dünyadan zihnine hücum eder ... Sonra dur düğmesine basmak istersin ansızın Basarsın da şoförü ikaz eden sesle birlikte "duracak"yazısı belirir kapı üzerinde ve durması gereken otobüs durakta durur, Atarsın adımlarını içeriden dışarıya Sonra bir durakta ine...

BİR ÖRÜMCEK DONUNDA

Bir örümcek donunda Bir limona aşık olabilmek Her gece ziyaretine gidip Ağlarla yapraklarını kutsamak ve bir mabed inşa etmek oraya Çiçeklerinin baygın kokusuyla  sarhoş olmak Gecenin tüm vahşiliğinde  güveni aramak Ağlarimdan bakınca göremezsin  Katı olan yüreğinin ardındaki örtüyüm Sırla sır olmayan arasında bir perdeyim Usulca dokun bana Titreşen aşkımı göreceksin Titreşen ve bir mağaraya siper olan  aşkımın meyvelerini Arka bacaklarımla inşa ettim aşkımı Çelikten bir muhafız oldum Çelikten bir aşkla sundum karnımdakini Ya rahim dedim ardından Rahman oldum...

SES İLE NEFES ARASI SÖYLENCE

                                                                                                   "Uyandım , uyanıyorum ve                            zihnin oyunu bitti."                      Bir delinin sayıklamaları                 ancak bu kadar makûl olabilir.            Gece bir sürgün         Lal olmuş akıyor      Bağrından aşk  İçre bir sızı  Hoş eder ruhu.       Bir nefes             Seste varoluş             ...

ONCA YOKSULLUK VARKEN( La vita davanti a sé)

Mutluluk için ayılıp bayılacak değilim .Gelirse ne âlâ g elmezse kim takar?                                    Hırsızlık, uyuşturucu madde satışı ve buna benzer suçları işleyen Senegalli bir yetim çocuğu olan Momo, İtalya sahil kasabası Bari’de şekilleniyor. Günlerini var olmanın iç sıkıntısı içerisinde yalnız ve hırsızlık yaparak geçiren Momo bir gün, Yahudi Soykırımı’ndan kurtulan Madam Rosa isimli bir kadını soyar. Momo’nun bakımını üstlenen bir yaşlı adam vardır. Bu yaşlı adam, aynı zamanda doktordur ve ihtiyacı olan birçok kişiye yardımcı olmaya çalışmaktadır. Aslında Momo'nun yapmış olduğu bu hırsızlık Momo'nun yolunu Madam Rosa ile kesiştirecektir ve yaşlı adam Madam Rosa’dan bir istekte bulunacaktır. Madam Rosa'nın Momo’yu yanına almasını, onun hayatında bir kadın rolüne ihtiyacı olduğunu da bu isteğini dile getirirken sözlerine eklemektedir. Hatta Madam Rosa'ya aylık bir miktar para da te...

MAR ADENTRO(İÇİMDEKİ DENİZ)

"İçinde deniz olan bir adamın yolu elbette İstanbul'a da düşmüştür." İçinde deniz olan bir adamın hikayesi.   Javier Bardem'in oyunculuğu  çok iyi . Tıpkı Karakomik 2 Arada adlı bölümü izlerken gözüm bu adamı bir yerden ısırıyor diyorsunuz ya ve bir anda o adam Cem Yılmaz oluyorsa işte bu filmde de   gözüm bir yerden bu adamı ısırıyor diyorsunuz  ve bir anda  Ramon sandığınız kişi aslında Javier Bardem'miş bunu fark ediyorsunuz. Filmde 26-27 yıl gibi bir süre yatağa bağımlı birinin son anlarını izliyorsunuz. Yengesi onu çocuğu gibi seviyor bakımını üstleniyor. Evdeki abi, yeğen ve baba da bu yükü paylaşıyor. Sonuçta yatağa bağımlı birine bu kadar uzun yıllar bakmak hiç de kolay değil. Özgürlüğü kısıtlayan, aile olmanın sorumluluğunu hissettiren bir durum. Özgürlük derken filmin sonlarına doğru Ramon'un söylediği şu sözlerle zihnimizin içindeki özgürlük kavramı sarsılıyor ve Ramon özgürlüğe yeni bir tanım getiriyor: " Gördüğünüz gibi yanımda içinde siya...

GECEYE DAİR

Ey gece ört beni Karanlığınla kar  Zifiri olan bedeninin Kıvrımlarında bulayım Kendimi... Ey gece pak olmak Kimin haddi, Hem de senin koynunda Sana dokunurken, Yanmış olsam da Yanacağımı bilsem de Al beni koynuna Çıplaklığınla sar beni, Issızlığında, bir hûrek misali  dikeyim bakışlarımı Günahkâr bedenime. Mahcup olayım, O bilge bakışların hapsinde. Ey gece koynunda  tüm yıldızlar ve ay ki güneşin arta kalan ışığı Sen bir sonsuzluğun kapısıyken Eşiğinden kabul buyur beni içeri... Aşkı sun bana Bedenî zevklerden arınık Katışıksız haliyle Sun bir kadehte Ki kadeh artık ne billûr Ne de kristal Mey ise ne kırmızı Ne de saf o üzümün suyu, Ey gece çamurun çocuğu olmak Benim suçum mu Ateşin bana secde etmemesi Ya da bir ışık olamamak Benim suçum mu ey gece? Ey gece  nerede beni kabul edeceğin o hudut? geçiş izni bende değil bilesin Ve Ey gece ört beni Sessizce , çığlıklarım içimde kalsın ört beni ki içimdekileri sana damıtayım. Mevlana olmak ne haddimize, "Destur!" deriz...

BİR KİTAP BİR YAZAR

Kitap Batmayan Gün, yazarı ise Samiha Ayverdi'dir. Günlük hayatın akışı içerisinde tasavvuf üzerine kurgulanmış ve edebî bir eser okumak istiyorsanız Samiha Ayverdi bu hususta iyi bir tercihtir. Aşkın her hâli kitapta sorgulanır ancak ele alınan aşk, günümüzde içi boşaltılan ve sadece cinsellikle ilişkilendirilen bir aşk değildir. Mevzusu geçen aşk kanlı canlı bir insana, bir sûrete duyulan ve bu sûretten ilahî olana ulaşılan bir aşktır.  Aliye yaşıtlarından farklı ve dedesi İrfan Paşa'ya bazı açılardan benzerlik gösteren bir hanımefendidir. Burada soya çekimin üzerinde durulmuştur. Annesi sıradan bir kadındır. Hatta kızı ile mizaç farklılıkları olduğu için pek anlaşamaz ve kızını sürekli eleştiren bir tavırla karşımıza çıkar. Burada anne-kız çatışması da işlenen bir konudur. Anne; davetler veren, bu davetlerin kusursuz olmasına kafa yoran, manevî herhangi bir konu hakkında konuşmayan sadece gündelik işlere kafa yoran bir kadındır. Annesinin bu tutumu da Aliye'yi bir iç sık...